25 Haziran 2011 Cumartesi

Yasasin Amerika'da yemek yemek!

Amerika'da bir Turk olarak yeme-icme konusunda en buyuk dusmaniniz sizsiniz. Alistiginiz sevdiginiz lezzetleri burada bulabilmek cok onemli ama sirf sebze yemegi+pilav+salata ekseninde sikisip kalirsaniz cok sey kacirirsiniz. Tabii ki en cok yapip yediginiz seylerin turk yemekleri olmasi cok normal, ben haftanin ortalama bes gununu ortalama bir Turk gibi yiyerek geciriyorum. Gerekli malzemeleri en kolay nasil temin edebileceginize daha once deginmistim  (orn., pirinc, beyaz peynir). Ilerde de aklima geldikce yeni seyler ekleyecegim.

Her neyse, soylemek istedigim dunya mutfaklarini tanimadan buradan gitmeyin. Iste size yol gosterebilecek birkac ipucu:

1) Dunya mutfaklarini mutlaka deneyin.

Tabii ilk buraya geldiginizde kendinizi cin, japon mutfaginin kucagina atin demiyorum. Buradaki bazi lezzetlere alismak hakkaten zaman aliyor ama bazi mutfaklarla tanismak gercekten deyiyor. Benim en buyuk problemim ozellikle uzak dogu mutfaklarindaki tatli-tuzlu kombinasyonuna alismak olmustu. O yuzden...

2) Yavas yavas, teker teker denemeye baslayin.

Kendinizi benim gibi hemen Thai mutfaginin kucagina atmayin mesela. Pad-Thai disarida yedigim ilk yemeklerden biriydi, restorandan kacarak uzaklasmistim. Ama simdi Thai benim bir numarali favorim!

3) Yelp en buyuk yoldasiniz olsun!

Bir restorana gitmeden once mutlaka Yelp'in web sitesine girip restoranin reytingine bakin. 4 ve 4'un ustunde puani olan yerlere gitmeye calisin. 2 ve altindaki yerlerden siddetle sakinin. Bir de musterilerin review sayisi tercihen 100'den cok olsun. Tanidigim cogu Turk Yelp hakkinda kuskucu davraniyor. Restoran sahiplerinin kendi kendilerine iyi puanlar verdikleri paranoyasi. Dogrusu cogu iyi restoran bunun icin zaman harcamaz. Ama diyelim ki bu dogru. Memnun kalmayan kisiler restoranin reytingini eninde sonunda asagi cekecektir (zaten bunun icin review sayisinin 100'den cok olmasi onemli).

4) Once Turk damak tadina uygun mutfaklarla ya da yemeklerle baslayin.

Italyan, Fransiz ve Meksika mutfaklari Turk damak tadina uygun mutfaklar arasinda ilk aklima gelenler.. Dunya mutfaklari konusundaki deneyimlerimi baska bir yazida ayrintili ele alacagim.

5) Denemekten asla yilmayin.

Her yemegi iyi yapan yerler oldugu gibi kotu yapan yerler de olacaktir. O yuzden her yemege bence bir sans daha vermek lazim. Bir de yeni tatlar denedikce insanin damak tadi da evrimlesiyor. Biraz iddiali bi cumle bu ama isin dogrusu bu. :D Eskiden "Sushi mi, ewwww" derken simdi sushileri lup lup yuvarliyorum.

Dunya mutfagi maceranizda bol sans!

23 Haziran 2011 Perşembe

Amerika'da Pirincin İyisi Hangisi ve Nereden Alınır?

"Amerika'da baldo pirinçten dönenin kaşığı kırılsın" diyorsanız bu yazı tam size göre. :D

1) Amerika'daki marketlerde (Ithaca'da bulunmayan Türk ve Arap marketleri hariç) baldo pirinç aramak nafile, en yakını bana göre İtalyanların "arborio"su. Bu pirinç, baldo gibi şişkin ve pilavı buradaki diğer "long grain" pirinçler gibi diğir diğir olmuyor. Baldo lezzetini bire bir tutmasa da şiddetle tavsiye ederim.

2) Tabii her arborio aynı lezzettte değil. Benim denediklerim arasında "RiceSelect"in organik olmayanı en iyisi. Ithaca'da Wegmans'tan temin edilebilir. Marketten alıp memnun kalırsanız Amazon'daki 4'lü paketlere geçin derim; zira bunlar daha ekonomik oluyor. Bi ara RiceSelect için Amazon'un "Subscribe & Save" hizmetinden yararlanabiliniyordu, ama şimdi kaldırdılar. "Subscribe & Save"e üye olursanız ekstra bir indirim alıyorsunuz (yüzde 10-12 civarında), hem de ürün sizin seçtiğiniz zaman aralıklarında (1, 3 ya da 6 ayda bir) kapınıza geliyor. Ben bir tembeloş olarak bulabildiğim hemen her şeyi "Subscribe & Save"den alıyorum. :)

3) Bi de tabii online Türk marketleri (ör. Tulumba) "gerçek" baldo bulunduruyor. Tırnak içine aldım zira bu pirinçlerin kalitesi su götürür. Benim denediğim birkaç marka hiç de lezzetli değildi. Üstüne üstlük de marketten ya da Amazon'dan alabileceğinizden kat kat pahalı. Bence arborio pilav ve dolma için çoooook daha iyi.

Tavsiye ettiğiniz başka bir tür pirinç ya da marka varsa lütfen aşağıya yorum yapın! Gününde gidip denerim. :)

17 Ocak 2011 Pazartesi

Beyaz Peynirin İyisi Nereden Alınır?

Malum her Türk evladı Amerikaya gelir gelmez 'Beyaz peynir, beyaz peynir, burada güzel beyaz peynir yok' diye ağlanmaya başlar. :) Ama Amerikada--en azından Ithaca'da--beyaz peynirin iyisini bulmak o kadar da zor değil.

Beyaz peynir seçerken dikkat edilmesi gereken birkaç şey:

1) Yunan beyaz peynirinden (Greek feta) kaçının. Zira bana göre çok koyun kokuyor, ewwww. Ama bu kokuyu sevenler de var, zevkler ve renkler..

2) İsrail ve Fransız beyaz peynirinden şaşmayın. Hakkaten Türkiyedeki peynirleri aratmıyorlar. Benim kişisel favorim French feta ama Israeli feta'yı da bulunca yememezlik etmiyorum. Bu ikisi Ithaca'da Wegmans'tan temin edilebilir.

3) Tabii bir diğer alternatif de Tulumba gibi online Türk marketlerinden beyaz peynir sipariş vermek; ama beyaz peynir çok kullanılan ve çabuk bozulan bir yiyecek olduğu için ben bu yola hiç başvurmadım. Elimin altında varken neden online alışverişle uğraşayım ki, üstelik peyniri online almak daha pahalı! Bu arada, burnunu sildiği mendili bile online alan şahsımdan bu kelamı duymak imkansıza yakındır, benden söylemesi.. :o)

4) Bir de benim aksime Amerikada büyük şehirde yaşıyorsanız Türk ya da Arap market seçeneği var tabii. Ama Arap marketlerde taze peynir bulma peşindeyseniz size bol şans diliyorum; zira benim bu marketlerle deneyimlerim hiç iyi olmadı Berkeley'de yaşarken.

Kısaca benim tavsiyem yerel bir marketten İsrail veya Fransız beyaz peyniri bulmaya çalışmanız..

Tavsiye ettiğiniz başka bir tür beyaz peynir varsa lütfen aşağıya yorum yapın!

16 Ocak 2011 Pazar

Viva Las Vegas: Gece Kulüplerine Ucuza Nasıl Girilir?

Kış tatilinde eşimle Las Vegas'a gittik. Bugünki yazımı Las Vegas'taki gece kulüplerine nasıl ucuza--hatta bedavaya--gidilebileceğine ayıracağım bu yüzden.

Yapmanız gereken çok basit. Strip'te--nam-ı diğer Las Vegas Bulvarında--gezerken sağda solda 'Gece kulübüne gitmek ister misiniz?' mealinde sorular soran bazı adamlar göreceksiniz. Strip, Las Vegas'ta belli başlı bütün otellerin, casinoların, restoranların vs. olduğu yer. Las Vegas'ta ne yenir, ne içilir, ne yapılır mevzuunu başka bir yazıda ele alacağım. Neyse, tanımadığım adamlarla konuşmanın düşüncesi ilk başta biraz korkutucuydu evet, ama bu adamlarda gece kulüplerine bedava giriş kartları oluyor! İnanması zor ama doğru!

Bana bir arkadaşım Las Vegas'a gitmeden önce söylemişti, ben de 'he he, öyledir' deyip geçmiştim. Gece kulüplerinin ne kadar pahalı olduğunu görünce--mesela bizim gittiğimiz Tryst'in girişi kadınlar için 20, erkekler için 30 dolardı--şansımı denemeye karar verdim. Bu arada Tryst Las Vegas'taki en popüler birkaç kulüpten biri. Diğerleri Encore otelindeki Surrender ve XS.

Eşim tabii ki sağduyunun sesi olarak 'Öyle şey olmaz, verelim paramızı girelim' derken ben göz ucuyla etrafı kolaçan ediyordum gezerken. Önce bize Las Vegas'taki bütün gece kulüplerine bir hafta bedava giriş kartını 20 dolara satacağını iddia eden bir adama rastladık. Yirmi yirmi kırk dolar, biz zaten sadece Tryst'e gitmeyi kafaya koymuştuk, 10 dolar için 40 dolarımızı riske atmaya değmez dedik. Ben tam '3-5 dolar diyen biri çıksa şansımı deniycem' diyordum ki ikinci bir adam karşımıza çıktı.

Ben bu adamdaki Tryst giriş kartlarını şahin gözlerimle uzaktan tespit etmiştim zaten, haha, o yüzden direkt konuya girdim. Adam biraz laf kalabalığından sonra kelle başı 5 dolara giriş kartlarını bize verebileceğini söyledi. Biz de olur dedik. Tabii hala acaba dolandırıldık mı diye kendimize soruyorduk adamın yanından ayrıldığımızda.

Neyse, akşam 11:30 gibi Tryst'in yolunu tuttuk. Bu arada, daha erken gitmenizi tavsiye ederim zira hem çok kuyruk oluyor hem de kulüp o saatte hınca hınç dolu oluyor. Yaklaşık 30 dakika sıra bekledikten sonra önce yaşımız 21'den büyük mü diye kimlik kontrolünden geçtik, sonra elimizdeki kartları gösterip içeri girdik. Yani inanması zor olsa da sokak kenarından aldığımız uyduruk kartlar bizi ortamdaki en popüler gece kulüplerinden birine soktu! Ama kulüpler buna neden izin veriyor?

Birincisi adamlar paranın çoğunu sattığı içkiden kazanıyor, içkiler gerçekten çok pahalı. O yüzden ne kadar insan gelse o kadar çok para kazanacaklar.

Belki daha da önemlisi, ortamdaki kadın-erkek dengesini korumak. Daha önce sözünü ettiğim arkadaşın dediğine göre, yol kenarındaki satıcılar sadece erkeklerden oluşan gruplara bu giriş kartlarını kolay kolay satmıyorlarmış. Sadece kadınlardan oluşan bir grubaysa bedavaya bile verebiliyorlarmış. Nedeni çok basit. Yalnız erkeklerin çoğu zaten kız kesmeye geldiğinden giriş ücretini vermeye razı oluyorlar. Gece kulüpleri de bu yüzden ortamda bol bol hatun olduğundan emin olmak istiyor ve kadınlı erkekli ya da sadece kadınlardan oluşan gruplara bedava giriş verilmesine göz yumuyorlar. Bu tezin doğruluk payı olsa gerek zira biz sırada beklerken önümüzde 1 kadın 4 erkekten oluşan bir grup vardı, onlardan önce bizi ve arkamızdaki iki hatunu içeri aldılar.

Tryst'ten görünüm
Peki bu kadar laftan sonra Tryst nasıldı? Bomba! Müzikler Top 40 cinsinden, dansı bol, kesişmesi az yani kıroluk oranı düşük bir mekandı. Kısaca biz çok eğlendik. Ama 1'e doğru dans pisti acayip kalabalıklaştı. 'California Love' şarkısı çalarken coşan kalabalık tarafından ezilme tehlikesi atlatınca barın yanındaki tenha bir yere kendimizi dar attık (coşan kalabalık Şekil 1a'da görülüyor). Sallanıp yuvarlanmaya orada devam ettik.

Viva Las Vegas! Mutlu son. :)